Fikret Bila
Türkiye’ye Tehdit
ABD, Suriye’yi bölme faaliyetlerini sürdürüyor.
Suriye’nin kuzeyinde, koruma altına aldığı PKK-PYD terör örgütüne bir devletçik kurdurdu.
Irak gibi Suriye’de de bir “Kuzey Suriye” yönetimi oluşturuyor.
PYD, 11 Haziran’da bölgede seçim yapılacağını duyurdu.
Böylece ABD, kurdurduğu devletçiliğe meşruiyet kazandırmak istiyor.
Emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu bu gelişmeye dikkati çekerken Yeniçağ’daki “Türkiye’nin Tehlikeli Yolculuğu” başlıklı yazısında şu değerlendirmeyi yaptı:
“Suriye'de PKK/PYD terör örgütü, ABD'nin isteği ve desteğiyle, 11 Haziran 2024'te işgal ettiği bölgede sözde yerel seçim yapmayı planlıyor. PKK’nın meşruluğunun bu seçimle kazanılması hedefleniyor. ABD, böylece Türkiye'yi bölecek, Yüzyılın Projesi’nde önemli bir adımı daha atmış olacak.”
Türkiye PYD’nin seçim kararına çok sert tepki gösterdi.
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bildirisinde Suriye’nin bölünmesine izin verilmeyeceği, askeri güç kullanma imasını da içeren ifadelerle vurgulandı.
Suriye’nin bölünmesi ve kuzeyinde bir PKK devletçiği kurulması ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne (BOP) ve terör örgütü PKK’nın “Büyük Kürdistan Devleti” projesine uygun ilerliyor.
ABD, BOP projesiyle 22 devletin bölüneceğini, sınırlarının değişeceğini açıklamıştı.
Suriye’de bu projeyi uyguluyor.
PKK terör örgütü de Irak, İran, Suriye ve Türkiye’den koparılacak parçaları birleştirip “Büyük Kürdistan Devleti” hedefine doğru yol alıyor.
Babüroğlu’nun sık sık dikkati çektiği gibi Türkiye, Suriye’nin parçalanmasını hedefleyen ABD ile işbirliği yaptı. Suriyeli muhalifleri destekledi. Böylece, ABD’nin hedefinin Suriye ayağı da tamamlanmış oldu.
Babüroğlu, Suriye’den sonra ABD’nin hedefinde İran ve Türkiye’ye olduğunu da sık sık anımsatıyor.
Türkiye, yanı başındaki bu tehlikeyi görmediği gibi Suriye’nin parçalanması için başlatılan iç savaşa dolaylı olarak katkı verdi. Esat rejimine karşı savaşan radikal İslamcı grupları destekledi. Esat yönetimi yerine Müslüman Kardeşler’in iktidarı alması için çaba gösterdi.
Ancak amacına ulaşamadı.
Esat, büyük hasar alsa da ayakta kaldı.
İktidar, desteklediği ancak savaşı kaybeden radikal İslamcı Suriyelileri Türkiye’ye soktu. Sayıları milyonlarla ifade edilen Suriyeliler kimlerdir, ne iş yaparlar bunu bilen de yok. Bir yandan Esat karşıtlarını desteklemek, bir yandan Türkiye’yi Araplaştırmak politikası izliyor. Bu politika, Türkiye’nin demografik yapısı, ulusal birliği ve toprak bütünlüğü için çok önemli riskler barındırıyor.
İktidar Suriye’nin bölünmesinin ve kuzeyinde bir PKK-PYD devleti kurulmasının Türkiye için oluşturduğu riskin yeni farkına varmış gibi görünüyor.
Oysa bu tehdidin oluşmasında, iktidarın izlediği yanlış Suriye politikasının da büyük katkısı var.
Türkiye bu yanlış politikadan bir an önce vazgeçmelidir.
Esat’ın devrilmesi yerine Müslüman Kardeşler’in iktidara gelmesi için izlenen politika Suriye’nin fiilen bölünmesi ve kuzeyinde Türkiye’ye tehdit oluşturan bir yapının kurulmasıyla sonuçlandı.
Bu tehdide karşı Türkiye’nin Şam yönetimiyle ilişkilerini normalleştirmesi ve Suriye’nin bölünme sürecinin durdurulması için işbirliği yapması gerekir.
Rafa kaldırılan Adana Mutabakatı’nın güncellenerek güçlendirilmesi, terörle mücadelede uygulamaya konulması Türkiye’nin ulusal çıkarlarının bir gereğidir.
Bu politika değişikliği zaman yitirmeden uygulamaya konulmalıdır.